Paradigma Nedir?
Paradigma, olaylara ilişkin geliştirdiğimiz bakış açısı sonucunda üretilen düşünce, inanç ve tekniklerin bütünüdür. Paradigma, daha çok bilim ve felsefe alanında yeni fikirler ve bulgular ortaya koymak için kullanılır ancak günlük yaşamda olaylara karşı duruşumuzu belirlemede de paradigmadan yararlanılır.
Paradigma, yaşanan olaylara ilişkin nasıl bir yaklaşıma ve tutuma sahip olacağımızı belirler. Paradigmalar genellikle bir çağa ya da döneme aittir ve değişen koşullara göre farklılaşabilmektedir. Örneğin günümüzde hakim olan paradigma, postmodern paradigmadır.
İçindekiler
Paradigma Ne Demek?
Paradigma, Türk Dil Kurumuna (TDK) göre “örnek, değerler dizisi” anlamına gelir. Herhangi bir konuya yaklaşım şeklimizi belirleyen bakış açımızı ifade eder. Paradigma, kısaca dünya görüşü olarak da tanımlanabilir.
Paradigma; bir kavram, olay ya da durum hakkında fikir yürütmemizi sağlar. Paradigma kavramı daha çok bilimsel araştırma alanında kullanılır. Örneğin bir zamanlar bilim dünyasında pozitivist paradigma hakimdi ve dolayısıyla olgular daha çok deney ve gözlem metodu ile inceleniyordu. Ancak yapısalcılığın gelişmesi ve postmodern paradigmanın ortaya çıkmasıyla birlikte artık bilimsel araştırmalar yalnızca deney ve gözleme konu olabilecek olguları değil, bunun dışındaki olguları da incelemeye başladı.
Paradigmalar zamanla değişebilir. Örneğin bilimsel gelişmeler paradigma değişimine neden olabilir. Tarihten bir örnek vermek gerekirse Newton’ın çekim kuramı, yerini Einstein’ın görelilik kuramına bıraktı. Bu durum, fizikte ve bilim felsefesinde paradigma değişimine yol açtı.
Felsefede Paradigma Nedir?
Felsefede paradigma, gerçeklik ve doğruluk kavramlarının doğasını açıklamaya çalışırken kullanılacak soruları üretme noktasında işe yarayan bir çerçevedir. Paradigma felsefede kısaca bakış açısı, dünya görüşü, olaylara karşı geliştirdiğimiz yaklaşım gibi anlamlara gelir.
Paradigma temel olarak bir felsefi kavramdır diyebiliriz. Çünkü olaylara nasıl bir yaklaşımda bulunacağımızı belirler. Dolayısıyla olaylar karşısında hangi düşünme sistemine göre hareket edeceğimizi belirleyen bir kavram olan paradigma, felsefe alanında sıklıkla karşımıza çıkar.
Paradigma Kavramını Kullanan Düşünür Kimdir?
Paradigma kavramını kullanan düşünür Thomas Samuel Kuhn’dur. Thomas Kuhn, “Bilimsel Devrimin Yapısı” adlı kitabında paradigma kavramını ilk kez kullanmıştır.
Kuhn’dan önce Platon, Herodot ve Aristoteles de paradigma kavramının gelişimine destek olmuştur. Ancak paradigma kavramının bilim felsefesi alanında tam anlamıyla kullanılması, Thomas Kuhn tarafından gerçekleştirilmiştir. Paradigma kavramını kullanan düşünür Thomas Kuhn, bu kavramın hem olumlu hem de olumsuz özellikleri olduğuna dikkat çekmiştir. Örneğin Kuhn’a göre paradigma, bir konuyla ilgili belirli bir dünya görüşü çerçevesindeki tüm boyutları ele almayı sağlar ancak daha doğru bir paradigmayla erişilebilecek bulgulara ulaşmaya da engel olabilir.
Paradigma Örnekleri Nelerdir?
Paradigma kavramını daha iyi anlamak için çeşitli örnekler verebiliriz. Örneğin herkes gülerken gülmeyen bir kişi gördüğümüzde bu kişinin söylenenleri komik bulmadığını, kendini ortama ait hissetmediğini, o gün mutsuz olduğunu veya genel olarak uyumsuz biri olduğunu düşünebiliriz. Bu düşüncelerin her biri, o kişiye yönelik bakış açımızı yansıtır. Dolayısıyla bunların her biri bir paradigmadır.
Bilim dünyasından örnek verecek olursak eskiden bilim dünyasında pozitivist paradigma hakimdi. Dolayısıyla tek bir gerçekliğin olduğuna inanılıyordu ve araştırmalar bu doğrultuda yapılıyordu. Bu yaklaşımda nesnellik hakimdi. Daha sonra yorumlayıcı paradigmada gerçeklik öznel kabul edilmeye başladı. Eleştirel paradigma ise gerçekliğin bu kadar öznel kabul edilmesine karşı çıktı ve derinlemesine sorgulamayı gündeme getirdi.
Son aşamada günümüze geldiğimizde ise tüm bu modern yaklaşımlar yerini postmodern paradigmaya bıraktı. Artık tek bir gerçeklik olduğu görüşü ve nesnellik anlayışı tamamen yıkıldı. Bunların yerine görecelilik kavramı gündeme geldi.
Paradigma Çeşitleri Nelerdir?
Paradigma çeşitleri şunlardır:
- Pozitivist paradigma
- Yorumlayıcı paradigma
- Eleştirel paradigma
- Postmodernist paradigma
1. Pozitivist Paradigma
Pozitivist paradigma, deney ve gözlem metotlarıyla ölçülemeyen bilgileri reddeden ve nesnellik kavramına önem veren bir yaklaşımdır. Pozitivizmin kurucusu Auguste Comte’tur.
Pozitivist paradigmayı bir örnekle açıklamak gerekirse psikoloji biliminin ilk yıllarına gidebiliriz. Örneğin psikoloji bilimi ilk etapta bir bilim olarak kabul edilmiyordu, ta ki deney ve gözlem metotlarını kullanmaya başlayana kadar. Wilhelm Wundt, Almanya’da kurduğu psikoloji laboratuvarı ile bu bilimin temellerini atmıştı. Bu gelişmeden sonra psikoloji bir bilim olarak kabul edilmeye başladı. Çünkü o dönemlerde bilim dünyasında pozitivist paradigma hakimdi ve dolayısıyla deneyle ölçülemeyen bilgilere yer yoktu.
Pozitivist Paradigma Neyi Reddeder?
Pozitivist paradigma, bilgi felsefesinde yer alan “a priori” yani deney öncesi kavramını reddeder. Buna göre deneye ve gözleme dayalı olmayan kavramlar pozitivist paradigmada kabul edilmez.
Pozitivist paradigma, a posteriori yani deney sonrası kavramını kabul eder. Başka deyişle deneyle ve gözlem metoduyla araştırılabilen, keşfedilebilen konular üzerine araştırmalar yapılmalıdır. Pozitivist paradigma, bilinen tek bir gerçek üzerine yoğunlaşır. Pozitivist paradigmaya göre genellenebilirlik ve nesnellik kavramları ön plandadır.
2. Yorumlayıcı Paradigma
Yorumlayıcı paradigma, paradigma türleri arasında yer alan bir diğer kavramdır. Yorumlayıcı paradigma, toplumda yaşanan olayların anlaşılması için bireylerin algılarını, deneyimlerini araştırmak gerektiğini öne süren bir yaklaşımdır.
Bireylerin algısı ve deneyimi sürekli değiştiği için yorumlayıcı paradigmaya göre araştırma biten bir süreç değildir. Belli bir süre sonra aynı konu tekrar bir bilimsel araştırmanın konusu olabilir. Bu yönüyle yorumlayıcı paradigma, bilimsel araştırma aşamalarına yeni bir bakış açısı getirmiştir diyebiliriz.
Yorumlayıcı paradigmada olayların geçtiği bağlam çok önemlidir. Bu paradigmada olayların nedenleri ortaya çıkarılmaya çalışılır ve daha derinlemesine bir araştırma yapılır. Dolayısıyla yorumlayıcı paradigmaya sahip olan araştırmalarda sıklıkla nitel araştırma yöntemleri kullanılır.
3. Eleştirel Paradigma
Eleştirel paradigma, pozitivist ve yorumlayıcı paradigmaya tepki olarak ortaya çıkan bir yaklaşımdır. Eleştirel paradigma, pozitivizmin insan doğasını anlamada yetersiz kaldığını ve yorumlayıcı paradigmanın ise fazla öznel olduğunu öne süren bir yaklaşımdır.
Paradigma çeşitleri arasında yer alan eleştirel paradigma, 1930'lu yıllarda Almanya'daki Frankfurt Okulu tarafından geliştirilen eleştirel kuram ve Karl Marx'ın diyalektik materyalizmi ile ilişkilendirilir. Gizli gerçeklerin ortaya çıkmasını ve bu ortaya çıkan gerçeğin toplumun gelişimini sağlaması gerektiğini amaçlar.
4. Postmodernist Paradigma
Postmodernist paradigma, pozitivist paradigmaya tepki olarak doğan ve tek bir gerçekliğin olmadığını kabul eden bir yaklaşımdır. Postmodernist paradigma, postmodernizm akımının etkisiyle ortaya çıkmıştır.
Postmodernist paradigma ile bilimde daha önce ele alınmayan rastlantısallık, belirsizlik, görecelilik gibi kavramlar gündeme gelmeye başlamıştır. Pozitivizmde yer alan nedensellik ile süje-obje ayrımı, postmodernizm akımında son bulmuştur.
Paradigma Değişimi (Kayması) Nedir?
Paradigma değişimi, mevcut zaman içinde yaygın olarak kabul gören bir paradigmanın yerini yeni bir paradigma alması anlamına gelir. Bu değişim, genellikle bilimsel veya entelektüel alanlarda gerçekleşir. Örneğin, pozitivist paradigma uzun süre hakimdi ancak günümüzde postmodern paradigma daha fazla kabul görmektedir.
Paradigma değişimi kavramı, özellikle Thomas Kuhn tarafından ortaya atılmıştır. Kuhn'a göre, bilimsel gelişmeler ve keşifler zamanla mevcut paradigmanın sınırlarını zorlayabilir ve bazı durumlarda paradigma ile çelişen sonuçlar ortaya çıkabilir. Bir bilim insanı, belirli bir paradigma çerçevesinde araştırma yapar ve beklenen sonuçlar elde etmeyi umar. Ancak araştırma sonuçları, bilim insanının önceki bakış açısıyla çelişebilir ve mevcut paradigmanın eksikliklerini gösterir. Bu noktada, yeni bir paradigmaya geçiş mümkün hale gelir.
Paradigma değişimi, bilim dünyasında genellikle tartışmalı ve zorlu bir süreçtir. Çünkü mevcut paradigma, bilim camiası tarafından uzun süre kabul görmüş ve pek çok araştırma ve teori bu paradigma temelinde geliştirilmiştir. Ancak yeni keşifler, yeni bakış açıları ve farklı düşünce akımları, yeni bir paradigmanın ortaya çıkmasını gerektirebilir.
Paradigma değişimi, bilimsel ve entelektüel ilerlemeyi teşvik ederken, aynı zamanda dirençle de karşılaşabilir. Yeni paradigmaların kabul edilmesi zaman alabilir ve çeşitli fikir ayrılıklarına yol açabilir. Ancak, paradigma değişimi, bilimin evrimi ve ilerlemesi için önemli bir adımdır, çünkü mevcut düşünce yapılarının sınırlarını zorlayarak yeni bilgilerin keşfedilmesini sağlar.