Psikolojik Hastalıklar Nelerdir?
Psikoloji, canlıların zihinsel ve davranışsal süreçlerine sistematik yöntemler kullanarak açıklamalar getiren bilim dalıdır. Psikolojik hastalık ise bireyin zihinsel ve davranışsal süreçlerinde problem yaşaması olarak tanımlanır.
Günümüzde yaygın olarak görülen psikolojik hastalıklar şunlardır:
- Sosyal fobi
- Depresyon
- Stres bozukluğu (Travma sonrası stres bozukluğu)
- Panik bozukluk
- Bipolar bozukluk
- Anksiyete bozukluğu (Yaygın anksiyete bozukluğu)
- Hiperaktivite
- Madde bağımlılığı
- Nikotin bağımlılığı
- Yeme bozuklukları
1. Sosyal Fobi
Sosyal fobi, ruh sağlığı uzmanları tarafından anksiyete bozuklukları kategorisinde sınıflandırılan bir bozukluktur. Sosyal fobi, park, okul, iş yeri, sokak veya toplu taşıma aracı gibi ortak paylaşıma açık alanlarda bireyin çevresine yönelik hatalı değerlendirmeleri sonucu kaygı düzeyinin yükselmesidir. Bireyin bu hatalı değerlendirmeleri rezil olma ve zarar görmeye yönelik korkulara dayanmaktadır. Sosyal fobi, modern yaşamın gereklilikleri nedeniyle bireyin yaşamının büyük bölümünü olumsuz etkileyen bir sendromdur. Bireyin sosyal fobiyi ortaya çıkaran ortamlardan kaçınması, sendromun belirtilerinin daha da şiddetlenmesine neden olur. Böylece birey zaman ilerledikçe toplumsal alanlardan ve etkileşimden izole bir hayat sürmeye başlar. Sosyal fobinin tedavisinde psikoterapi ve farmakolojik yöntemler kullanılır. Sendromun tedavisinde kullanılan psikoterapi sürecinde bireyin zihinsel süreçlerinde ortaya çıkan bozulmalar ve çevreye dönük hatalı değerlendirmeler irdelenir. Tedavi sonucunda düşünce-davranış ilişkisini kavrayan birey sağlıklı yaşamına geri döner.
2. Depresyon
Depresyon günümüzde en sık görülen ruhsal bozukluktur. Çevresel stres faktörleri nedeniyle duygu ve düşüncelerde ortaya çıkan olumsuz değişimlerin bireyin davranışlarında farklılıklara neden olması depresyon olarak adlandırılır. Belirtilerin özelliğine göre alt türlere ayrılan depresyon, bireyin yaşamının çeşitli yönlerini değişik düzeylerde etkiler. Her yaştan ve her toplumdan bireylerde görülebilen depresyon belirtileri, herhangi bir tedavi uygulanmadan birkaç aylık süreçte ortadan kaybolabilir. Depresyonun yeniden ortaya çıkmaması için kullanılan tedavi yöntemlerinin başında ise ilaçlar ve psikoterapi yaklaşımları yer alır.
3. Stres Bozukluğu (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)
Günlük yaşamda ortaya çıkan şaşırtıcı, beklenmedik ve endişe verici olaylar travma olarak adlandırılır. Travmatik olaylara maruz kalındığında parasempatik sistem aktif hale gelir ve kişinin hayatta kalması için kaygı tepkisi verilir. Bu kaygı tepkileri tehlike geçtikten sonra yavaş yavaş ortadan kaybolur. Böylece beden normal çalışma düzenine geri döner. Travma sonrası stres bozukluğu ise bedenin olaylar karşısında sergilediği kaygıya bağlı zihinsel ve davranışsal süreçlerin ortadan kaybolmaması olarak tanımlanır. Travma sonrası stres bozukluğu bireyin yaşamında yıkıcı etkilere neden olabilecek bir rahatsızlıktır. Sendromun yaygın görülen belirtileri kabuslar, dikkat problemleri, depresyon, günlük aktivitelerde işlev kaybı ve sosyal geri çekilmeden oluşur. Travma sonrası stres bozukluğu tedavi edilmediği sürece gittikçe artan belirtilere sahiptir. Travma sonrası stres bozukluğunun temelinde zihinsel süreçlerin yer alması nedeniyle en etkili tedavi yöntemi psikoterapi yaklaşımlarıdır. Diğer yandan ilaç tedavileri ile belirtilerin azaltılması ve bireyin yaşam kalitesinin yükseltilmesi hedeflenir.
Stres bozukluğunun türleri arasında yer alan kronik stres ise çevreden gelen olumsuz uyarıcıların yoğun ve kesintisiz biçimde kişiyi etkilemesi sonucu ortaya çıkar. Kronik stres belirtileri, yaşamın farklı alanlarında değişimlere neden olur. Kronik stresin uzun dönemli sonuçları arasında psikosomatik hastalıklar ve çeşitli psikolojik sorunlar vardır. Bu sebeple stresten uzak ve sakin bir yaşam sürmek psikolojik sağlığın korunmasında önemlidir.
4. Panik Bozukluk
Belirgin bir sebepten bağımsız olarak aniden ortaya çıkan, bireye korku, endişe ve yoğun kaygı veren yineleyici ataklar görülmesi panik bozukluk olarak isimlendirilir. Birdenbire başlayan panik ataklar bireye kalp krizi geçirme veya felç kalma gibi korkular aşılar. Panik atak sırasında bireyde terleme, denge kaybı yaşama, mide hassasiyeti, nefes darlığı, tansiyon ve kalp ritminin yükselmesi gibi fiziksel belirtiler görülebilir. Panik atakların tekrarlayıcı ve öngörülemez olması, bireyin davranışlarında ya da düşüncelerinde değişimlere neden olur. Bedenine ve zihnine yönelik iradesini kaybettiğini düşünen birey strese girer. Panik bozukluk toplumda sık görülen sendromların başında yer alır. Kadınlarda görülme olasılığı daha yüksek olan panik bozukluk, bireyin düşünce süreçlerinde ortaya çıkan bozulmalarla başlar. Panik bozukluk bireyin sosyal yaşamında yıkıcı etkilere neden olur. Diğer yandan sendromun fiziksel belirtiler ile ortaya çıkması hastane başvurularını beraberinde getirir.
Panik bozukluğun tedavisinde psikoterapi yöntemleri kullanılır. Farklı psikoterapi yöntemleri kullanılarak bireyin düşünce süreçleri irdelenir, panik atağa neden olan durumlar değerlendirilir. Seanslar sonucunda sağlıklı düşünce sistemine kavuşan birey eski yaşamına geri döner. Yaygın olarak kullanılan bir diğer tedavi yöntemi ise farmakoterapilerdir. Panik atak belirtilerinin azaltılmasında veya önlenmesinde görev alan ilaçlar, sendromu kesin olarak ortadan kaldırmaz ancak bireyin yaşam kalitesini arttırır.
5. Bipolar Bozukluk
Duygu durumu bozuklukları kategorisinde sınıflandırılan bipolar bozukluk bireyin düşüncelerindeki ani ve abartılı değişimler olarak tanımlanır. Bipolar bozukluk çok yüksek enerji, mutluluk ve özgüven içeren mani atakların ardından yoğun üzüntü içeren hipomani atakları biçiminde görülür. Bipolar bir ve iki olarak ayrılan sendromun diğer alt türünde ise hipomani atakları görülmez. Bireyin aile, sosyal, iş ve okul yaşamını derinden etkileyen bipolar bozukluk, kesin tedavisi olmayan kronik seyir gösteren bir hastalıktır. Bu yineleyici ataklar bipolar bozukluk belirtilerinin şiddetlenmesine neden olur. Bipolar atakları genellikle hastanede müdahaleyi gerektirir. Bireyi olumsuz etkileyen atakların önüne geçmek için kullanılan yöntemlerin başında ilaç tedavileri, psikoterapiler veya yaşamsal faaliyetlerde düzenlemeler gelir. Kesin bir tedavisi olmayan bipolar bozukluğun etkileri düzenli ilaç kullanımı ve hastalığa yönelik zihinsel farkındalık ile azaltılabilir.
6. Anksiyete Bozukluğu (Yaygın Anksiyete Bozukluğu)
Anksiyete, bireyin hayatta kalmasını sağlayan ve ileriye dönük faaliyetlerinde onu güdüleyen bir mekanizmadır. Her birey için kabul edilen bir kaygı düzeyi bulunmaktadır. Yaygın anksiyete bozukluğu ise bireyin sahip olduğu kaygı düzeyinin zihinsel ve davranışsal süreçlerini olumsuz etkileyecek biçimde beklenenden yüksek seviyede olmasıdır. Yaygın anksiyete bozukluğu, görülme olasılığı en yüksek psikolojik sendromlardan biridir. Çocukluk döneminde ortaya çıkan ve yavaş ilerleyen bir hastalık olan yaygın anksiyete bozukluğu, genellikle yirmili yaşların ortasında görülür. Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisi mevcut olan bir hastalıktır. Tedavide başlıca farmakoloji ve psikoterapi yöntemleri kullanılır.
7. Hiperaktivite
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun ana belirtilerinden biri olan sendrom bireyin beklenen düzeyden daha fazla hareketli olması biçiminde tanımlanır. Çocukluk döneminde ortaya çıkan hiperaktivite bireyin okul başarısında ve sosyal iletişiminde düşüşlere neden olur. Fakat çocuğun yaşı büyüdükçe hiperaktivitenin düzeyinde azalmalar meydana gelmektedir.
Hiperaktivite tek başına bir psikolojik bozukluk olarak sınıflandırılmaz. Bireyin dikkat eksikiliği ve dürtüsellik belirtilerini göstermesi durumunda hiperaktiviteden söz edilebilir. Diğer yandan dikkat eksikliği sendromunda hiperaktivitenin diğer belirtilere göre baskın olduğu bir alt kategori bulunmaktadır. Hiperaktivitenin tedavisinde dikkat eksikliği ilaçları, davranış düzenlemeye yönelik eğitimler ve psikoterapi teknikleri yaygın olarak kullanılmaktadır.
8. Madde Bağımlılığı
Madde bağımlılığı, uyuşturucu gibi keyif verici uyarıcıların kullanımının bireyi ve sosyal çevresini olumsuz yönde etkileyen tehlikeli bir sendromdur. Bireyin kullandığı maddeler birbirlerinden farklılık gösterseler de ortak özellikleri zihni uyarıcı ve kısa süreli keyif verici etkiye sahip olmalarıdır. Beynin çalışma sistemini değiştiren bu uyarıcılar, ilk kullanımdan itibaren bireyi kendisine bağımlı yapar. Madde kullanımı sonucu ortaya çıkan bağımlılık bireyi sık sık uyuşturucu kullanmaya teşvik eder. Bireyin düşünce ve davranışlarında değişimlere neden olan bu ihtiyaca karşı konulması oldukça güçtür. Kullanılan maddenin dozu arttıkça bireyin uyuşturucuya yönelik isteğinde tolerans zamanı düşer.
Madde bağımlılığı bireyin yaşam kalitesini büyük oranda düşürür. Düşüncelerde karmaşa, aktivitelerde işlev kaybı, titreme, terleme gibi fiziksel yoksunluk belirtileri ya da sosyal uyumda bozulmalar meydana getirir. Uyuşturucuya olan toleransın azalması nedeniyle artan madde kullanımı maddi kaynak ihtiyacını ortaya çıkarır. Bu nedenle ekonomik sorunlar yaşayan birey, uyuşturucuya ulaşmak için yasa dışı faaliyetlere katılarak para kazanmaya çalışabilir. Madde bağımlılığı bireyin aile yaşamını ve etkileşime girdiği kişilerin yaşamlarını olumsuz etkiler. Diğer yandan uyuşturucu maddelerin uzun süreli kullanılması sonucunda zihinsel ve bedensel hastalıklar ortaya çıkar. Madde bağımlılığı genellikle hastanede yatarak tedavi gerektirir. Tedavide kullanılan yöntemlerin başında ise ilaçlar, psikoterapiler ve farklı psikiyatrik müdahaleler gelir.
9. Nikotin Bağımlılığı
Psikoloji, keyif verici maddeler arasında yer alan sigarayı bağımlılık yapıcı bir uyarıcı olarak tanımlar. Sigaranın içerisinde yer alan nikotin, bireyin zihnindeki biyokimyasalların çalışma sisteminde bozulmalar yaratır. Böylece düzenli nikotin tüketen bireyin beyni zamanla maddeye karşı duyarlı hale gelir. Nikotin kullanımına karşı toleransı düşen birey, zihinsel ve bedensel belirtileri ortadan kaldırmak için sigara tüketmeye başlar. Uzun dönemli nikotin kullanımı sonucu solunum, dolaşım ve sindirim sisteminde kronik rahatsızlıklar ortaya çıkar. Bu nedenle nikotin tüketimi ölüm nedenleri arasında üst sıralarda yer alır. Nikotin bağımlılığı fiziksel belirtilerin yanında ekonomik problemlere, dikkat ve konsantrasyon sorunlarına yol açar. Nikotin bağımlılığının tedavisinde medikal ürünler, psikoterapi yöntemleri ve ilaçlar kullanılır.
10. Yeme Bozuklukları
Zihinsel süreçlerde ortaya çıkan hatalı değerlendirmelere göre bireyin beslenmeye yönelik tutumlarının değişmesi yeme bozukluğu olarak nitelendirilir. Yeme bozuklukları içerisinde anoreksiya nervoza ve bulimia nervoza gibi farklı sendromları barındıran bir kategoridir. Yeme bozukluklarının temelinde çevresel stres faktörleri nedeniyle ortaya çıkan düşünce süreçleri yer alır. Böylece birey yemek tüketimine yönelik farklı davranışlara yönelir.
Yeme bozukluklarının sonucunda depresyon, sosyal faaliyetlerde azalma, günlük aktivitelerde yavaşlama, özgüven problemleri,ve iş-okul başarısında düşüş görülür. Diğer yandan yeme bozukluğunun uzun süreli devam etmesi kronik bedensel hastalıklara yol açar. Yeme bozukluklarının tedavi süreci diğer psikolojik sendromlara göre daha kapsamlı bir süreçtir. Bu bozuklukların tedavisinde psikologlar, diyetisyenler, tıp doktorları ve spor antrenörleri yer alır. Ayrıca, yeme bozuklukları tedavi edildikten sonra yüksek yinelenme oranına sahiptir.
Psikolojik Hastalıkların Belirtileri Nelerdir?
Psikolojik hastalıkların belirtileri şunlardır:
- Duygu değişimleri
- Düşüncelerde beklenmeyen farklılıklar
- Davranışsal bozulmalar
- Bedensel hastalıklar
- Konsantrasyon ve motivasyon problemleri
- Öz güven kaybı ve benlik saygısında azalma
- Sosyal etkileşimde sorunlar
- Okul ve iş performansında düşüş
- Madde bağımlılığı
- Ekonomik problemler
Psikolojik Hastalıklar Nasıl Tedavi Edilir?
Psikolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan yöntemler medikal cihazlar, çeşitli tıbbi ilaçlar, psikoterapiler ve psikiyatrik yöntemlerden meydana gelir. Zihinsel süreçlerde ortaya çıkan problemlerin davranışlara yansıması psikolojik hastalık olarak tanımlanır. Bu nedenle psikolojik hastalıkların tedavisinde en etkili yöntemler psikoterapi yaklaşımlarıdır. Bireyin zihinsel süreçlerini, davranışlarını ve sorunun kaynağını geniş kapsamlı bir çerçevede inceleyen psikoterapi yaklaşımları farklı teknikler kullanarak çözümler üretir. Psikolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan farmakolojik yöntemler ile sendromların belirtilerinin azaltılması ve bireyin yaşam kalitesinin arttırılması hedeflenir. Kişilik bozuklukları ve bipolar gibi kesin tedavisi olmayan psikolojik hastalıklarda düzenli ilaç kullanımı önem arz eder. Diğer yandan ataklar şeklinde ortaya çıkan hastalıklar psikiyatri hastanelerinde yatarak tedavi görmeyi gerektirir. Bu süreçte ilaçların ve psikoterapi yöntemlerinin yanında elektrokonvülsif terapi gibi yöntemler uygulanabilir.
Psikolojik Hastalara Nasıl Davranılmalıdır?
Psikolojik hastalıklar, özelliklerine bağlı olarak bireyin yaşamının farklı yönlerini olumsuz etkilemektedir. Psikolojik hastalıklar her yaştan ve her sosyoekonomik düzeyden bireyde görülebilir. Bu nedenle psikolojik hastalığa sahip bireyler okul, iş gibi çeşitli toplumsal alanlarda ve aile üyeleri arasında da yer alabilir.
Psikolojik hastalıklar bireyin zihinsel süreçlerini bozarak davranışsal değişikliklere neden olan durumlardır. Psikolojik hastalığa sahip bireyler ani ve beklenmedik tepkiler sergileyebilir. Bu durumda psikolojik hastalığa sahip bireylere anlayış gösterilmelidir. Bu kişilere ruh sağlığı desteği alması yönünde baskı uygulanmamalıdır. Psikolojik sorunlara sahip bireylere karşı ön yargılı olmamalı, damgalama yapılmamalıdır. Diğer yandan gün içerisinde sıkça etkileşime girilen kişilerin hastalığına ve belirtilerine yönelik farkındalık kazanılması oluşabilecek sorunların engellenmesini sağlayabilir.
Psikolojik hastalığa sahip bireylerin tedavi süreci devam ederken davranışlarında hızlı bir değişim beklenmemelidir. Bu süreçte bireyler sosyal desteğe ihtiyaç duyabilir. Bireyin sosyal çevreden aldığı destek tedaviye yönelik motivasyonun yükselmesine neden olur. Ayrıca bu destek koşulsuz bir kabul oluşturarak benlik saygısında ortaya çıkabilecek düşüşleri engeller.
Tedavi sürecinde dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ise bireyin elde ettiği ikincil kazançlardır. Okulda geniş bir arkadaş çevresi isteyen ancak etkileşime girdiği kişi sayısı düşük olan bireyin psikolojik hastalığı nedeniyle farklı kişilerden yardım alması ikincil kazanca örnek olarak gösterilebilir. Tedavi sonucu bu kazançtan mahrum kalmamak isteyen birey iyileşmeye karşı direnç gösterebilir.
Psikolojik Hastalık Testleri Nelerdir?
Psikolojik hastalık testleri şunlardır:
- Zeka testleri
- Algı testleri
- Duygu, düşünce ve davranış testleri
- Yönetici işlev testleri