Şizofreni Nedir? Çeşitleri ve Belirtileri Nelerdir?
Psikoloji Yazıları

Şizofreni Nedir? Çeşitleri ve Belirtileri Nelerdir?


Güncellenme Tarihi20 Mart 2025
Yayımlanma Tarihi

Şizofreni, bireyin düşünce, duygu ve davranışlarını etkileyen kronik bir ruhsal bozukluktur. Gerçeklik algısında bozulmalar, sanrılar, halüsinasyonlar ve düzensiz düşünme gibi belirtilerle ortaya çıkar. Genetik faktörler, beyin kimyası ve çevresel etkenler hastalığın gelişiminde rol oynar. Erken yaşlarda başlayarak kişinin sosyal ve iş hayatını olumsuz yönde etkileyebilir.

Şizofreni, belirtilerine göre farklı türlere ayrılır. Paranoid şizofreni sanrı ve halüsinasyonlarla, dezorganize şizofreni düşünce bozukluklarıyla öne çıkar. Katatonik şizofreni ise hareketlerde anormalliklerle kendini belli eder. Uygun tedavi ile semptomlar kontrol altına alınabilir ve yaşam kalitesi arttırılabilir.

Şizofreni Ne Demek?

Şizofreni, Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından bireyin düşüncelerinde meydana gelen değişimlerin, olağan dışı zihinsel ve davranışsal süreçlere yol açtığı bir psikolojik bozukluk olarak tanımlanır. Bu durum, kişinin gerçeklik algısını bozarak duygu, düşünce ve davranışlarında belirgin farklılıklar ortaya çıkmasına neden olur.

Bireyin düşünce sistemindeki bozulmalar, algılarında hatalara yol açarak sanrılar, halüsinasyonlar ve düzensiz davranışlar şeklinde kendini gösterebilir. Bu süreç, kişinin duygusal tepkilerinde azalma, ani ruh hali değişimleri ve toplum içinde sıra dışı hareketler sergilemesiyle karakterizedir. Erken teşhis ve uygun tedavi yöntemleri ile hastalığın etkileri yönetilebilir ve bireyin yaşam kalitesi iyileştirilebilir.

Şizofreninin Tarihçesi Nedir?

Psikiyatrik bozukluklarla ilgili ilk bilimsel açıklamalar Antik Çağ’da Hipokrat tarafından yapılmıştır. Ancak uzun yıllar boyunca bu tür rahatsızlıklar doğaüstü güçler ve cezalandırma ile ilişkilendirilmiştir. Orta Çağ’da şeytan çıkarma ayinleri ve ilkel cerrahi müdahaleler yaygın tedavi yöntemleri arasındaydı. Zamanla bilimsel gelişmelerle birlikte ruhsal hastalıkların biyolojik ve psikolojik temelleri araştırılmaya başlandı.

Şizofreni, modern tıpta ilk kez 1887’de Dr. Emile Kraepelin tarafından tanımlanmış ve "erken bunama" olarak adlandırılmıştır. 1911’de Eugen Bleuler hastalığın temelinde düşünce bölünmesi olduğunu belirterek "şizofreni" terimini kullanmıştır. 1959’da Kurt Schneider, hastalığın ayırt edici belirtilerini tanımlayarak günümüzde kullanılan alt tip sınıflandırmalarına katkıda bulunmuştur.

Şizofreninin nedenleri üzerine farklı teoriler geliştirilmiştir. 1950’lerde Gregory Bateson, çelişkili ebeveyn tutumlarının hastalığa yol açabileceğini öne sürse de bu teori bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Ancak stresli çocukluk yaşantılarının ve travmatik olayların şizofreni gelişiminde etkili olabileceği görüşü günümüzde kabul görmektedir.

Şizofreni Çeşitleri Nelerdir?

Şizofreni çeşitleri şu şekilde listelenir:

  1. Rezidüel şizofreni
  2. Farklılaşmamış şizofreni
  3. Paranoid şizofreni
  4. Katatonik şizofreni
  5. Dezorganize (hebefrenik) şizofreni

1. Rezidüel Şizofreni

Rezidüel şizofreni, psikoz, halüsinasyon ve hezeyan gibi pozitif belirtilerin azalmasıyla negatif belirtilerin baskın hale gelmesiyle ortaya çıkar. Öz güven kaybı, düşük benlik saygısı ve hayattan zevk alamama gibi belirtiler, hastanın sosyal geri çekilmesine yol açar. Bu durum bireyin çevresinden izole olmasına ve günlük işlevlerini yerine getirmekte zorlanmasına neden olur.

Negatif belirtilerin etkisiyle hasta kendini tekrarlayan kronik bir sürecin içine girebilir. Motivasyon eksikliği ve duygusal küntlük, hastalığın ilerlemesini hızlandırırken tedavi sürecini zorlaştırabilir. Bu nedenle erken müdahale ve uygun tedavi yaklaşımları hastalığın yönetimi açısından büyük önem taşır.

2. Farklılaşmamış Şizofreni

Farklılaşmamış şizofreni, hastalığın teşhis edilmesini sağlayan belirtiler bulunmasına rağmen bu belirtilerin paranoid, katatonik, dezorganize veya rezidüel şizofreni türlerinden herhangi birine tam olarak uymadığı bir şizofreni türüdür. Bu hastalar, şizofreni atağının ardından yoğun bir depresif çöküntü yaşayabilir. Kaygı, suçluluk, öz güven kaybı, pişmanlık ve uyku problemleri bu depresif sürece eşlik eder.

Bu türde, psikoz, hezeyan ve halüsinasyon gibi pozitif belirtiler de görülebilir. Ancak hastalığın belirli bir alt tipe tam olarak uymaması, teşhis ve tedavi sürecini zorlaştırabilir. Bu nedenle, hastanın bireysel belirtilerine göre özel bir tedavi planı oluşturulması önemlidir.

3. Paranoid Şizofreni

Paranoid şizofreni, psikoz, halüsinasyon ve hezeyan gibi pozitif belirtilerin yoğun olarak görüldüğü bir şizofreni türüdür. Bu hastalarda düşünce akışında kopukluk, mantıksızlık ve tutarsızlık sıkça gözlemlenir. Felsefeye, doğaüstü güçlere ve dine karşı aşırı ilgi duyma eğilimi yaygındır. Bu durum, bireyin kuşkucu düşünceler geliştirmesine ve başkaları tarafından zarar göreceğine inanmasına yol açabilir. Kendisini siyasi veya dini bir lider olarak algılama, aşırı alınganlık ve tehdit algısı gibi belirtiler paranoid şizofrenide öne çıkar.

Paranoid şizofreninin belirtileri diğer şizofreni türlerine göre daha geç ve yavaş ortaya çıksa da bireyin yaşamında daha yıkıcı etkilere neden olabilir. Kuşkucu ve alıngan düşünceler, bireyin topluma uyum sağlamasını zorlaştırır. Kişiler arası ilişkilerde güçlük yaşayan hastalar, eğitim alsalar bile iş hayatında çeşitli zorluklarla karşılaşabilir. Ancak tedavi süreci başarılı ilerleyen bireyler özellikle bireysel beceri gerektiren işlerde daha verimli olabilirler.

4. Katatonik Şizofreni

Katatonik şizofreniyi diğer türlerden ayıran en belirgin özellik, hastanın fiziksel hareketlerindeki aşırılıklardır. Katatonik şizofreniye sahip bireyler, uzun süre sabit ve katı bir şekilde durarak çevreleriyle etkileşime girmezler, ancak gözleriyle çevreyi takip edebilirler. Bazı dönemlerde ise aniden aşırı hareketli hale gelebilir veya olağan dışı davranışlar sergileyebilirler.

Bu hastalar genellikle harekete ve konuşmaya isteksizdir, ancak dışarıdan verilen telkinlerle doğal tepkiler verebilirler. Konuşmamalarına rağmen duydukları sesleri veya cümleleri tekrarlayabilirler. İhtiyaçlarını ifade etmekte zorlandıkları için kilo kaybı, yeme bozuklukları, fiziksel rahatsızlıklar ve uyku problemleri sıkça görülür.

5. Dezorganize (Hebefrenik) Şizofreni

Dezorganize (hebefrenik) şizofreninin temelinde, delüzyon, halüsinasyon ve psikoz gibi pozitif belirtilerin neden olduğu düşünce bozuklukları bulunur. Bu bozukluklar, bireyin konuşmasını, jestlerini, mimiklerini ve hareketlerini olumsuz yönde etkileyerek tutarsız ve düzensiz bir iletişim tarzına yol açar.

Diğer şizofreni türlerine kıyasla daha genç yaşta ortaya çıkan dezorganize şizofreni, belirgin pozitif belirtilerle kendini gösterir. Sosyal uyumları oldukça düşük olan hastalar, çevreleriyle sağlıklı ilişkiler kurmakta zorlanır ve toplumdan izole bir yaşam sürme eğiliminde olurlar.

Şizofreni Belirtileri Nelerdir?

Şizofreni belirtileri şunlardır:

  • Kişinin gerçekte var olmayan inançlara sahip olması (örneğin, takip edildiğini düşünme).
  • Gerçekte olmayan sesler duyma, görüntüler görme veya hisler yaşama.
  • Mantıksız, düzensiz veya kopuk düşünceler nedeniyle konuşmada tutarsızlık yaşama.
  • Duyguların zayıflaması, yüz ifadelerinin donuklaşması ve çevreye ilgisizlik.
  • Aile, arkadaşlar ve toplumdan uzaklaşarak içe kapanma.
  • Günlük aktiviteleri yerine getirmekte isteksizlik ve enerji eksikliği.
  • Dikkat dağınıklığı, hafıza sorunları ve karar vermede güçlük çekme.

Şizofreni, bireyin düşünce, duygu ve davranışlarını derinden etkileyen bir hastalıktır. Belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterse de, erken teşhis ve uygun tedavi süreci hastalığın yönetilmesinde büyük önem taşır. Düzenli tıbbi destek, psikososyal rehabilitasyon ve aile desteğiyle bireyin yaşam kalitesi arttırılabilir.

Şizofreni Nedenleri Nelerdir?

Şizofreni nedenleri şunlardır:

  • Genetik yatkınlık, ebeveynden çocuğa aktarılan kalıtsal faktörler.
  • Beyin kimyası ve yapısal farklılıklar, dopamin ve serotonin gibi nörotransmitter dengesizlikleri.
  • Çevresel faktörler, stresli yaşam olayları, travmalar ve doğum komplikasyonları.
  • Erken beyin gelişiminde bozukluklar, anne karnında enfeksiyonlara veya beslenme yetersizliklerine maruz kalma.
  • Madde kullanımı, özellikle ergenlik ve genç erişkinlik döneminde uyuşturucu veya alkol tüketimi.

Şizofreni, birçok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan karmaşık bir hastalıktır. Genetik ve biyolojik etkenlerin yanı sıra çevresel faktörler de hastalığın gelişiminde önemli rol oynar.

Şizofreni Teşhisi Nasıl Konulur?

Şizofreni teşhisi, uzman bir psikiyatrist tarafından yapılan kapsamlı değerlendirmelerle konulur. Tanı sürecinde farklı testler ve teknikler kullanıldığı için teşhis diğer psikiyatrik rahatsızlıklara kıyasla daha uzun sürebilir.

Şizofreni hastalarının içgörü düzeyleri düşük olduğundan, belirtileri değerlendirmekte ve anlamakta güçlük çekerler. Bu nedenle tanı süreci, hastaların farklı branşlardaki uzmanlar tarafından psikiyatri servisine yönlendirilmesiyle başlar.

Teşhis aşamasında gözlem ve görüşme teknikleri kullanılarak hastanın düşünce yapısı, davranışları ve belirtileri analiz edilir. Uzmanlar, psikolojik değerlendirme testleri, kan testleri ve fiziksel muayenelerle tanıyı destekler.

Kişilik testleri, ruhsal durum değerlendirme testleri ve nöropsikolojik testler, şizofreni teşhisinde sıkça başvurulan yöntemler arasındadır.

Şizofreni Tedavisi Nasıl Yapılır?

Şizofreninin belirtilerini tamamen ortadan kaldıran kesin bir tedavi yöntemi henüz bulunmamaktadır. Günümüzde uygulanan tedavi yöntemleri, hastalığın belirtilerini azaltmayı ve atakları önlemeyi amaçlar. Şizofreni tedavisinde en yaygın yöntemlerden biri farmakoterapidir.

Antipsikotik ilaçlar, belirtilerin kontrol altına alınmasını sağlayarak psikoz ataklarını önlemeye yardımcı olur. Bunun yanı sıra elektro konvülsif tedavi (EKT) de bazı vakalarda kullanılmaktadır. Beyne yapay bir elektrik akımı uygulanarak gerçekleştirilen bu yöntem, belirtilerin hafifletilmesine katkı sağlar.

Psikoterapi ve rehabilitasyon süreçleri de şizofreni tedavisinde önemli yer tutar. Psikoterapi, hastanın içgörüsünü arttırmayı ve belirtilerin etkisini azaltmayı hedefler, ancak şizofreni hastalarının düzenli olarak psikoterapiye devam etme oranı düşüktür.

Ülkemizde, Sağlık Bakanlığı bünyesindeki Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri, şizofreni hastalarının rehabilitasyonu için destek sunar. Bu merkezlerde hastalar eğitim alabilir, aktivitelere katılabilir ve ruh sağlığı uzmanlarından yardım görebilirler. Ayrıca, psikiyatri hastaneleri, yatarak tedavi görmesi gereken veya müşahede altında tutulması gereken hastalara hizmet vererek şizofreninin tanı ve tedavi sürecinde etkin rol oynar.

Şizofreni Atakları Ne Kadar Sürer?

Şizofreni ataklarının süresi, hastalığın seyrine, bireyin genel sağlık durumuna ve uygulanan tedaviye bağlı olarak değişir. Ataklar birkaç gün sürebileceği gibi haftalar veya aylar boyunca devam edebilir. Tedavi edilmeyen vakalarda atakların süresi uzayabilir ve belirtiler daha şiddetli hale gelebilir.

Düzenli ilaç kullanımı ve psikososyal destek, atakların süresini kısaltmada ve etkilerini hafifletmede önemli rol oynar. Erken müdahale ile belirtiler kontrol altına alınabilir ve atakların tekrarlama sıklığı azaltılabilir. Ancak her hastada atak süresi ve şiddeti farklılık gösterebilir.

Şizofreni Hastalığı Kimlerde Görülür?

Şizofreni, gen aktarımı yoluyla ebeveynden çocuğa geçen kalıtsal bir sendromdur. Toplumda görülme sıklığı %1 olup, her kesimde ortaya çıkabilir.

Erkekler, şizofreni açısından öncelikli risk grubunda yer alır. Hastalık, erkeklerde genellikle 20-25 yaş arasında, kadınlarda ise 23-28 yaş arasında ortaya çıkar.

Stresli Kişiler Şizofreni Olabilir mi?

Stres, tek başına şizofreniye neden olmaz ancak hastalığın ortaya çıkmasında tetikleyici bir faktör olduğu kesindir. Çünkü kronik stres belirtileri taşıyan kişilerde şizofreni daha çok görülür. Genetik yatkınlığı olan bireylerde yoğun stres, travmatik olaylar veya ağır psikolojik baskılar şizofreni belirtilerinin ortaya çıkmasını hızlandırabilir.

Özellikle çocukluk döneminde yaşanan travmalar, aile içi çatışmalar, iş veya okul stresi gibi faktörler, beyindeki kimyasal dengeleri etkileyerek şizofreni riskini arttırabilir. Ancak stresli her bireyin şizofreni geliştirmediği unutulmamalıdır. Hastalığın oluşumunda genetik, biyolojik ve çevresel faktörler bir arada rol oynar.

Şizofreni Genetik midir?

Şizofreni genetik yatkınlığı olan bir hastalıktır ancak sadece genetik faktörler hastalığın ortaya çıkmasına neden olmaz. Ailede şizofreni öyküsü bulunan bireylerde hastalığın görülme riski artar. Özellikle birinci derece akrabalarda şizofreni varsa kişinin bu hastalığa yakalanma olasılığı daha yüksektir.

Bununla birlikte çevresel faktörler de hastalığın gelişiminde önemli rol oynar. Stres, travmalar, doğum komplikasyonları ve beyin kimyasındaki dengesizlikler şizofreniyi tetikleyebilir. Genetik yatkınlığı olan herkesin şizofreni geliştirmediği göz önüne alındığında, hastalığın ortaya çıkışında hem biyolojik hem de çevresel etkenlerin birlikte etkili olduğu söylenebilir.

Görkem Hasgül

SEO İçerik Yöneticisi

1995 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Görkem Hasgül, lise öğreniminin ardından Müjdat Gezen Sanat Merkezi Konservatuvarını %100 burslu olarak kazanmıştır.

MSM’deki Yazarlık Bölümü eğitiminin ardından djital bir dergide içerik editörlüğü yapan Hasgül, 2018 yılında ülkenin en büyük reklam ajanslarından biri olan TBWA/Istanbul – Being Çözüm’de reklam yazarlığı yapmıştır.

Sonraları çeşitli ajanslarda metin yazarlığı tecrübeleri edinmiş olsa da kariyerini dijital alanda sürdürmüş ve yine bu dönemde SEO alanında uzmanlaşmıştır.

Şu an Türkiye’nin en büyük online eğitim platformu olan Boğaziçi Enstitüsünde içerik direktörlüğü pozisyonunda çalışmaktadır.

Bu İçerikler de İlginizi Çekebilir
Eğitim Danışmanımız ile iletişime geç.
Hemen Ara
+90 850 840 54 37
Whatsapp ile destek al
İletişime geçmek için tıkla
Menüyü Kapat