Okuma - Yazma Eğitimi Nedir?
İnsanoğlunun gelişmesini sağlayan temel etkinliklerden birisi şüphesiz ki yazının icadı olmuştur. İletişime ivme kazandıran bu değişim süreci, tüm kültürlerde eş zamanlı olarak gerçekleşmemesine rağmen tüm dünyada bireylerin anlaşabilmeleri ve dönüşümlerine de öncülük etmiştir.
Bir yetişkinin kendisini yalnızca kelimelerle değil, yazdıkları ile de ifade edebilmesi bugün hala en önemli argümanlarından bir tanesidir. Zamanın döngüsüne ve gidişatına ayak uydurmak isteyen her birey, kendi gelişimi ve toplumsal kabulü için eğitim sürecine dahil olurken, kimi nedenlerle bu süreci tamamlayamayan bireylerin engelleri sanılandan çok daha fazladır.
Yalnızca bireysel hayatlarında değil, rol – model oldukları çocuklarının gelişim ve öğrenme süreçlerinde de ebeveynlerinin belirli seviyede bir eğitim kademesi diplomasına sahip olması önemli rol oynar.
Kültürel bir aktarımın da devamlılığını sağlayan bu durum, ülkemizde ilk olarak Okuma – Yazma seferberliği ile kendini göstermiştir.
Yetişkinlerin, bireysel öğrenme metodlarını keşfederek hayatın içerisinde aldıkları rolü zamanla dönüştürmesi elbette toplumsal kalkınmayı da beraberinde getirmiştir.
Hem iletişim hem de iletişim kanallarının daha net ve anlaşılır olmasını, hemen her bölgeden bireyin kendi kültürel değerlerini aktarabilmesini, toplumsal gelişimi ve yeni bir Türkiye kurulmasını sağlayan okuma yazma seferberliği Cumhuriyet’in ilk yıllarında önemle üzerinde durulan konulardan birisi olmuştur.
1 Kasım 1928 yılında 1353 sayılı “Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında kanun” ile Latin Alfabesine geçilmesinin ardından ülke genelinde Millet Mektepleri açılmış ve bu kurslara katılım da zorunlu tutulmuştur. Harf İnkılabının 1 Kasım 1928’de kanunlaşmasının 2-3 ay öncesinde de öğretmenlerin örgün eğitime devam edenlere Latin Alfabesini öğretmeye başladıkları da bilinmektedir. Bu bir deneme süreci olmuş ve kanunun çıkarılmasını da hızlandırmıştır.
Burada elbette çocuklar şanslı addedilebilir fakat yetişkinler ve özellikle de kadınlar okuma – yazma seferberliği ile kişisel eğitimlerini tamamlamayı başarmıştır.
Millet Mektepleri dönemin eğitim kurumları arasında hem ilk olması hem de okuma – yazma seferberliğine öncülük etmesi açısından elbette büyük önem arz eder. Hemen akabinde açılan Köy Enstitüleri ilse eğitimi ülkenin dört bir yanına taşımayı hedef edinmiş ve uzun yıllar yalnızca okuma- yazma değil, birden fazla alanda sürdürülebilir kılınmasını da sağlamıştır.
Fakat Türkiye eğitim sistemindeki dönüşüm bugün halen farklı eğitim kurumlarında kendini göstermekte ve okuma - yazma alanındaki eksiklik modern yüzyılda da kendini hissettirmektedir.
İçindekiler
OKUMA – YAZMA EĞİTİMİ NEDİR?
Günlük hayatta en fazla karşılaşılan ve gerçekleştirilen eylemlerden birisi olan okuma - yazma, düşünce ve kültürün gelişmesinde de önem arz eder. Kişisel gelişimin temel noktalarından da birisi olan okuryazarlık, yeniliklere adapte olma yolunda atılacak adımlardan da birisidir.
Günümüzde, dünya nüfusunun yüzde 75’i yetişkinlerden oluşur. Yetişkinlerin örgün eğitime aktif katılımının sağlanması için atılan adımlar, özellikle sosyo – ekonomik zorlukları olan bölgelerde yoğunlaşsa da, Türkiye genelinde hemen her yerde Halk Eğitim Merkezleri aracılığıyla isteyen herkese okuma – yazma eğitimi verilmeye devam ediliyor.
Yaş aralığı fark etmeksizin isteyen her yaş grubuna yönelik olarak devam ettirilen okuma – yazma seferberliği, kamu spotları, medya kuruluşları ve sosyal medya ağları tarafından da desteklenmektedir.
Bugün, okuma ve yazma tüm mecralarda dilediğiniz zaman ulaşabileceğiniz eğitimler arasında yer almaktadır. Evinizde, iş yerinizde ya da bulunduğunuz her yerde çevrim içi eğitim avantajlarından yararlanarak siz de okuma – yazma eğitimi alabilirsiniz.
Artı ne okuma ne de yazmanın tek başına yeterli olmadığı modern çağda, teknoloji okuryazarlığı da büyük önem arz etmektedir.
Boğaziçi Enstitüsü farkı ile evlerine gelen okuma – yazma eğitimi, modern anlatım ve tekniklerle yeniden yapılandırılmış özel öğretim yöntemleriyle parmağınızın ucunda!