Deneysel Psikoloji Nedir?
Psikoloji Yazıları

Deneysel Psikoloji Nedir?

Deneysel psikoloji davranışın fizyolojik temellerini inceleyen bir psikoloji alt dalıdır. Deneysel psikolojinin incelediği konular arasında duyum, algı, güdü, öğrenme ve bellek gibi temel psikolojik ya da fizyolojik süreçler yer alır.

Deneysel Psikoloji Ne Demek?

Amerikan Psikoloji Derneği, davranışa ve zihinsel süreçlere açıklamalar getirmek için bir laboratuvarda veya diğer kontrollü ortamlarda davranış, güdü, biliş gibi kavramların bilimsel olarak çalışılmasını deneysel psikoloji olarak tanımlar. Deneysel psikoloji çeşitli kontrollü koşullar altında verilen sözel ya da davranışsal tepkilerin analizi ve bu gözlemlerin sonuçlarından yeterli hesaplamalar yaparak açıklayıcı teori kurmayı amaçlar.

Deneysel Psikolojinin Tarihçesi

Deneysel psikolojinin ilk örnekleri İbn-i Heysem tarafından 11. yüzyılda ortaya konulmuştur. Bir fizikçi olan İbn-i Heysem’in çalışmaları görsel algı süreçlerini odak almıştır. Heysem, Optiğin Kitabı adlı eserinde algı ve yanılsamaları deneysel bir yaklaşımla incelemiştir.

Deneysel psikolojinin ortaya çıkmasını sağlayan öncülerin başında Gustav Fechner yer alır. Bir biyolog olan Fechner, 1830’lu yıllarda yaptığı araştırmalarda zihinsel süreçleri konu almıştır. Fechner, bir uyaranın şiddetindeki artış oranının, duyumun şiddetinde aynı oranda artış üretmediğini savunmuştur. Fencher’a göre karanlığı aydınlatan bir mumun yanına başka bir mumun eklenmesi, yanmakta olan 10 mumun yanına yeni bir mum eklenmesinden daha fazla duyum artışı sağlar. Bu nedenle Fencher, uyaranın şiddetinin etkilerinin duyum miktarına göre değiştiğini vurgular. İnsan zihninin uyarana karşı dinamik tepkiler verdiğinin keşfedilmesi, deneysel psikolojinin temelinde yer alan bireyin çevre ile girdiği etkileşimin somutlaştırılması fikrini ortaya çıkardı.

Fechner, sonraki yıllarda bu alanda araştırma yapmaya devam etti ve insan algısı ile ilgili yeni fikirleri test etti. Bu sırada Gustav Fechner'ın çalışmalarını takip eden Wilhelm Wundt, deneysel psikolojinin temel yöntemlerini ve amaçlarını belirledi. Wilhelm Wundt’un ilk deneysel psikoloji laboratuvarı ve bilimsel dergiyi açması yaklaşımın bir bilim dalı olmasını sağladı.

Deneysel psikolojinin ilerlemesinde Hermann Ebbinghaus’un çalışmaları önemli rol oynar. Fechner’ın "Psikofiziğin Öğeleri" adlı kitabından etkilenen Ebbinghaus öğrenme, bellek ve unutma süreçleri hakkında ilk bilimsel araştırmaları yapmıştır. Deneysel psikolojinin gelişmesinde önemli rol oynayan diğer bilim insanları ise Hermann von Helmholtz, Ernst Weber, Frederic Skinner, Charles Darwin ve Mary Whiton Calkins olarak belirtilir.

Deneysel psikoloji 1950’lerden sonra boyut değiştirerek alt alanlara ayrılmıştır. Deney ve gözlem yöntemlerini kullanarak zihinsel süreçleri araştırmaya devam eden deneysel psikoloji günümüzde halen popülerliğini korumaktadır. 

Deneysel Psikolojinin Kurucusu Kimdir?

Deneysel psikolojinin kurucusu Wilhelm Wundt olarak kabul edilir. Wilhelm Wundt tarafından Almanya’nın Leipzig şehrinde kurulan ilk psikoloji laboratuvarı deneysel psikolojinin bir bilim dalı olarak kabul görmesini sağlamıştır. Deneysel psikolojiyi konu alan ilk derginin de kurucusu olan Wundt, insan zihni ve davranışlarına yönelik araştırmalarını deneysel yöntemler kullanarak gerçekleştirmiştir. Wilhelm Wundt, Fizyolojik Psikolojinin İlkeleri isimli ders kitabında deneysel psikolojinin temel paradigmalarını belirlemiş ve deneysel psikolojinin neden bir bilim dalı olduğunu açıklamıştır. Gustav Fechner, Hermann von Helmholtz gibi bilim insanlarından etkilenen Wundt, bilişsel süreçleri açıklamak için zihnin yapısına yönelik açıklamalar getirilmesinin gerekliliğini öne sürmüştür. Bu nedenle Wundt yapısalcılık akımının da kurucusu kabul edilir. 

Deneysel Psikoloji Alanında Yapılan Çalışmalar Nelerdir?

Deneysel psikoloji alanında yapılan çalışmalar şunlardır:

  1. Asch uygunluk deneyi
  2. Görünmez goril deneyi
  3. Küçük Albert deneyi

1. Asch Uygunluk Deneyi

Solomon Asch tarafından 1951'de yapılan araştırma, deneysel psikoloji tarihinin klasik çalışmalarından biridir. Deneyin amacı bireyin doğruluğundan şüphe duyduğu bir düşünceyi sosyal baskı nedeniyle kabul etme sürecine yönelik açıklamalar getirmektir.

Asch, deneyini altı araştırmacı ve bir katılımcıdan oluşan yedi kişilik gruplar üzerinde gerçekleştirdi. Deneye gelen katılımcılar grubu oluşturan diğer üyeler ile tanışırken bu kişilerin Asch’in yardımcıları olduğundan habersizlerdi. Yardımcılar Asch’in planladığı şekilde katılımcıyı manipüle edeceklerdi.

Araştırma katılımcı grubuna çizgilerin uzunluğunun karşılaştırılacağı algısal bir test olarak tanıtıldı. Katılımcı grubuna birinde üç diğerinde tek çizgi içeren ikili kartlar gösterildi. Araştırmanın görevi oldukça kolaydı. Katılımcıdan beklenen görev üç çizgi bulunan karta bakarak hangi çizginin diğer kartta yer alan tek çizgiye en çok benzediğini söylemekti.

Deneyin ilk aşamasında tüm katılımcılar tek tek odaya alınarak görevi tamamladılar. Katılımcılar bu aşamada %99 oranında doğru yanıtlar verdiler. Deneyin ikinci aşamasına geçildiğinde katılımcılar 7 kişilik gruplar halinde odaya alındılar. Katılımcılar çizgilere yönelik cevapları sıra ile verdiler. Buna göre ilk altı sırayı Asch’in yardımcıları son sırayı ise gerçek katılımcı oluşturdu. İlk turlarda tüm bireyler doğru yanıtlar verirken daha sonraki turlarda tüm yardımcılar planlanmış şekilde aynı yanlış cevabı vermeye başladılar. Son sırada yer alan katılımcılara cevap sırası geldiğinde sorulara verdikleri doğru yanıt oranı %99’dan %32’ye kadar düştü. 

Asch’in uygunluk deneyi, özellikle sosyal faktörler söz konusu olduğunda, eylemlerimizin içinde bulunduğumuz ortamdan nasıl etkileyebileceğini gösteren deneysel psikolojinin klasik bir çalışmasıdır. Öte yandan bu deneyden etkilenen Stanley Milgram deneysel psikolojinin önemli çalışmalarından biri olan Milgram’ın itaat deneyini gerçekleştirmiştir.

2. Görünmez Goril Deneyi

Görünmez goril deneyi, Christopher Chabris ve Daniel Simons tarafından 1999 yılında gerçekleştirildi. Araştırmacılara göre birey dikkatini görevlere, nesnelere veya olaylara odaklarsa tamamen görünür olan bir şeyi fark edemeyebilirdi. İstem dışı körlük olarak adlandırılan bu etkiyi incelemek isteyen araştırmacılar görünmez gorıil deneyini tasarladılar.

Görünmez goril deneyi araştırmacılar tarafından hazırlanan bir videonun katılımcılara izletilmesini içerir. Videonun içeriğini çember halindeki sekiz beyaz gömlekli kişinin bir basketbol topunu birbirine attığı sırada goril kostümlü birinin çemberin ortasına girip çıkması görüntüleri oluşturur. Araştırmada katılımcılara yöneltilen görev basittir. Beyaz gömlekli kişilerin videonun başlangıcından sonuna kadar yaptıkları pas sayısını saymak araştırmanın görevi olarak belirlenmiştir. Araştırmanın sonunda katılımcıların pek çoğunun ortada görünen gorili fark etmedikleri belirlenmiştir.

Görünmez goril deneyi yalnızca algılarımızın deneyimlerimiz üzerindeki etkisini göstermekle kalmayarak farklı alanlara da ışık tuttu. Bu çalışmanın bir tekrarı, akciğer röntgeninde nodül arama görevi verilen radyologlar ile yapıdı. Buna göre katılımcılara verilen röntgen filmine ortalama bir nodülün 48 katı büyüklüğünde bir goril imgesi yerleştirildi. Araştırmanın sonucunda radyologların %83’ünün gorili görmediği sonucuna ulaşıldı. 2010 yılında görünmez goril deneyini yeniden gerçekleştiren araştırmacılar, deneyin başarısı ve popülerliği nedeniyle katılımcıların videonun ortasında gorilin ortaya çıkacağına yönelik beklentilerinin farkındalardı. Bu nedenle araştırmacılar görüntülere renk değiştiren bir perde eklediler. Deney tamamlandığında katılımcıların bu kez de gorilin yanında duran perdenin renk değiştirdiğini fark edemedikleri sonucuna ulaşıldı.

Zihin göz önünde olan nesnelere odaklanma eğilimindedir. Öte yandan bu nesneler beklenmiyorsa bireyin odaklandığı alanda dahi olsa gözden kaçabilir. Görünmez goril deneyinde test edilen istemsiz körlük yararlı bir süreçtir. Bu sayede bireyin dikkat dağıtan olay ve nesneleri görmezden gelerek dikkatini sürdürmesini sağlar.

3. Küçük Albert Deneyi

Deneysel psikoloji tarihinin en kötü şöhretli çalışmalarından biri olan Küçük Albert deneyi, davranışçılık yaklaşımının kurucusu olan John Watson tarafından 1920 yılında gerçekleştirilmiştir. Küçük Albert deneyinde Watson, bir bebeğin koşullama yoluyla verilen uyarıcılardan korkmasının mümkün olup olmadığını araştırdı.

John Watson, bebeğin koşulsuz bir uyaranla, korku tepkisini ortaya çıkaracak uyarana aynı  anda maruz kaldığı bir deney tasarladı. Deneyin koşulsuz uyaranı Albert isminde bir fareyken koşullu yaranı ise yüksek sesti. Yüksek ses ile Albert’i aynı anda algılayan bebek farenin koşullu bir uyaran haline gelmesine yol açtı. Bebek bir süre sonra Albert’i görmeden korku tepkisi vermeye başladı. Watson’ın Küçük Albert deneyi duygusal tepkilerinin koşullandırma yoluyla kasıtlı olarak nasıl şekillendirilebileceğini gösterdi.

Küçük Albert deneyi, Milgram’ın itaat deneyi ile birlikte psikolojide etik kuralların ortaya çıkmasında referans kaynağı olarak gösterilen çalışmalardandır. John Watson’ın tutumuna yönelik tartışmalar günümüzde halen devam etmektedir ancak deney insan davranışını açıklamada önemli bir atılım sağladı.

Deneysel Psikolog Nedir?

Deneysel psikolog unvanı üniversitelerde Psikoloji Bölümü okuyan bireylerin Deneysel Psikoloji Yüksek Lisans Programı’nı tamamlamasıyla elde edilir. Deneysel psikologlar insan davranışlarına ve zihinsel süreçlerine yönelik çalışmalar yapar.

Deneysel psikolog olmak için tamamlanması gereken koşullar şunlardır:

  • Psikoloji lisans eğitimini 2.50/4 ve üzeri ortalamayla bitirmek.
  • Yabancı dil becerilerini ilgili sınavlarda kanıtlamak.
  • Üniversiteler tarafından yapılan bilim sınavında başarılı olmak.
  • Mülakat sürecinde başarı göstermek.
  • Deneysel Psikoloji Yüksek Lisans Programı'nı başarıyla tamamlamak.
 
Eğitim Danışmanımız ile iletişime geç.
Hemen Ara
+90 850 840 54 37
Whatsapp ile destek al
İletişime geçmek için tıkla
Menüyü Kapat